Enerji tüketiminin önceki senelere göre %40 oranında artış gösterdiği günümüzde, enerjinin %80’i fosil kaynaklı üretim tesislerinden sağlanmaktadır. Fosil kaynakların kullanımı her geçen gün iklim değişikliğine sebep olmaktadır. Küresel iklim değişikliğinin ana nedeninin dünyanın ısısını koruyan sera gazı emisyonlarında insan faaliyetlerinin olduğu tespit edilmiştir.
İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre; 2004 yılındaki insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının %56’sı fosil yakıt kullanımından ortaya çıkan karbondioksite ait olduğu açıklanmıştır. Ormanlık alanların azalmasının da %17’lik bir payının bulunduğu belirtilmiştir. İklim değişikliği ile beraber sıcaklığın ve kuraklığın daha da artması beklenmektedir. Bunların yanı sıra buzulların erimesi, okyanus ve deniz suyu seviyelerinin yükselmesi ve bunun sonucunda bitkiler ve hayvanların ciddi risk altında kalacağı ön görülmektedir. Bu olayların gerçekleşmesi ile ekosistem dengesi bozulacak ve dünyadaki canlılar için tehlikeli durumlar yaratacaktır.
Aralık 2015’de Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Konferansı’nda 195 ülkenin onayıyla kabul edilen Paris Anlaşması, iklim değişikliğine karşı küresel çapta verilen mücadelede tarihsel bir dönüm noktasıdır. Bu anlaşma; iklim değişikliğinin azaltılmasını, sıcaklık artışının sabit tutulmasını hatta azaltılmasını amaçlamaktadır. Paris anlaşmasına göre her ülke küresel ısınmayı azaltmak için yapacağı katkıyı belirlemeli, planlamalı ve düzenli olarak raporlamalıdır. 2015 yılının sonunda Paris Konferansında tüm ülkeler tarafından mutabık kalınan anlaşmaya göre küresel ısınmanın 100 yılın sonunda 2 derece ile sınırlandırılmasına karar verilmiştir.
Karbon ayak izi, küresel ısınmanın başlıca sorumlusu olarak gösterilen, karbondioksit cinsinden ölçülen, üretilen sera gazı miktarı açısından bireylerin ve şirketlerin doğrudan veya kullandığı ürünlerin üretimi açısından enerji kullanımıyla dünyaya bıraktıkları zarar anlamına gelmektedir. 2000’li yılların ortalarında insan faaliyetlerin doğa üzerinde bıraktığı hasarı karbon salınımı cinsinden ölçebilmek için geliştirilmiş bir kavramdır.
İnsanların üretim ve tüketim alışkanlıkları; enerji kaynaklarını kullanım biçimleri, beslenme alışkanlıkları, doğaya bıraktıkları atıklar, tercih ettikleri ulaşım biçimi gibi birçok faaliyet sonucunda doğaya belli miktarlarda karbondioksit (CO2) yayılmaktadır. Bu yayılımın ise doğa üzerinde çok çeşitli etkilileri vardır. Doğanın bu etkiyi çevirecek yeterli biyolojik kapasitesi yoksa, doğal denge bozulmaktadır.